26 Temmuz 2021 Pazartesi

SİZ AŞK'TAN N'ANLARSINIZ BAYIM?

 Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca

Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allahını bilirim bayım!

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmay
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!

Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!

Ben işte miraç gecelerinde
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır.
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.

Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!

Didem Madak

15 Haziran 2017 Perşembe

....

Seni kafamdan koparıp atamadım. Kafamdan ve gönlümden. Bazen bir utanç gibi içimdesin. Bazen bir zafer gibi. Ama hatıran hep buruk, hep yaralayıcı. Ağrı desem değil, sızı desem değil.
Daha köklü, daha köksüz.

Cemil Meriç - Lamia Hanım'a Mektuplar

18 Nisan 2017 Salı

Özlediğin gidip göremediğindir

ÖZLEDİĞİN GİDİP GÖREMEDİĞİNDİR


Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen

Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin

Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen
Yazar : Oruç Aruoba

11 Aralık 2016 Pazar

Bir hayale...

Geldin...
Yüreğimin gizli sokaklarından geçtin
Ve sen geçince bu şehirden
Di'li geçmişte kalan anılar bir bir canlandı köşebaşlarında, ağaç dallarında, kuş seslerinde
kuşlar kaldı, sen gittin

Geldin...
Sana çıkması mümkün olmayan yollarımın
En imkansız duraklarında durdun, gülümsedin
Ve bu şehir gülüşünle bulutları indirdi yeryüzüne
Bulutlar kaldı, sen gittin

Gittin...
Kuşlar gitti, bulutlar gitti, dallar kırıldı
Gittin...
 öksüz bıraktığın anılar kaldı köşebaşlarında
İmkansızlık duraklarında
19.11.2016
00.32

10 Kasım 2016 Perşembe

GELMEYEN PRENS

GELMEYEN PRENS

Ben hiç yazılmamış bir şiirin yarım kalan son mısrasıyım

Şairim hiç doğmadı
Elleri hiç dokunmadı saçlarıma
Gözleri hiç okşamadı yüreğimin gizli odalarında saklanan anka kuşunu
Siyah, kararmış, sahipsiz bakışlarımda  hiç kaybolmadı
Güllerden çaldığım efsuni kokumu, sindirmedi kirpik uçlarına
Dudaklarından bana dair tek bir kelam dahi dökülmedi aşkın deryasına
...
Evvel zaman  masallarında uyuyan çirkin bir prensesim ben
Ve prensim hiç uğramadı düşlerimin sahipsiz ülkesine
Benim masalım hiç mutlu sonla bitmedi
Prens gelmedi
Ben uyanmadım
İyiler kazanmadı
Ve gökten üç elma düşmedi
...
Ben hiç açılmayan bir kır papatyasıyım
Sevmek nedir hiç bilmedim
Sevmiyor'ları biriktirdim her yaprağıma
Kimseyi de mutlu etmedim
Lanetlendim bir kenara fırlatıldım
Ezildim
Kayboldum
Yok oldum
...
Ben İstanbul'un en çıkmaz sokağıyım
Fatih'in ulaşılmaz gök kubbesi
Çamlıca'nın garip yokuşu
Eyüp'e açılan imkansız bir yürek
Ve sende kaybolan bir çift katran karası

9 Kasım 2016 Çarşamba

İstanbul Şehzadem'e

İSTANBUL ŞEHZADEM'e
Mevsim sonbahar
Aylardan kasım ve hüzün
Zaman, babasını yitirmiş bir çocuğun gözlerinde sönmüş bir ışık
Umut, bir genç kızın kapalı sandığında kilitli duran
naftalin kokulu, boncuk işlemeli
beyaz dantelli, menekşe desenli çeyizi Bir ateş böceğinin ışığında parlayan bir damla kor parçası
Belki de bir dilencinin avuçlarına gizlenmiş yıkık bir hayalin kalıntısı

 Ve sen umut dolu denizlerimde gezinen asi bir küheylan...
Eski zaman sevdalarından kalma
Bir İstanbul şehzadesi
Bir gül diyarı, deniz kokusu,
lale bahçesi

Yitirmişliğin ve günahın rengi...

23 Ekim 2016 Pazar

Küs Nefes



KÜS NEFES

sana küstüğümde sen yoktun daha
yokluğuna küsmüştüm sonra sen geldin
kendime isteyemezdim seni öyle güzeldin
şimdi varmışsın gibi küsüyorum yokluğuna
 
alınganlık, ah, bilmezsin, küsmem de küsülecek
zamanda, n'eyleyim varlığın yokluğundan tenha
senden başka küsülecek kimse mi bıraktın bana
bir ben kaldım bir de bıraktığın küskünlük tenha
 
sen kimseye küsmezsin bilirim, gözlerin de
yaprak hırsızı güz: anılar düştükçe göz
dolar, yaz gelmeden temizlemek gerekir
gözleri yoksa küskünlük de gözyaşıyla kirlenir
 
küsecek kadar sevmeli insan birini
o gelince küsmeli: nerdeydin bunca zaman
niye sevmedin beni, küsecek kimsem yoktu
demeli  o varken de kimseye küsmemeli,
 
Haydar ERGÜLEN